15 Apr
15Apr

  Yaklaşık 10 yıldır gazete, dergi vb. yayın organlarına sürekli yazı yazan birisiyim.  Yazılarımın hiç birisini geciktirmeme gibi bir alışkanlığım gelişti. Zamanından önce yazar ve nerede yayınlanacaksa hemen yollarım. Ama bu yazının nedense benim için yazılması çok zor oldu. Sürekli yazının etrafında dolaşıp durdum. Zira anlatmayı düşündüğüm kişiyi anlatabilmek benim için o kadar zor ki. Hep neresini anlatmayı eksik bırakırım diye düşündüm durdum. Neresinden başlarsan başla mutlaka bir çok yönü eksik kalacak. 

Evet, Fevzi Hocam... Yaklaşık 10 yıldır günümüzün 8-10 saatini birlikte geçirdiğimiz. Görüşemediğimiz hafta sonları telefonlaştığımız, arada evimin alt katındaki atölyeme çıkıp gelen, dertleşen, Fakültemize yönelik projeler ürettiğimiz, Fakülteye gelince telefon açıp Hüseyinnn ben geldim diyen Canım Hocam. Sen, sadece Fakültemizin değil, tüm Selçuk Üniversitesi ailesinin gönlünde ayrı bir yer edinmiş, aynı zamanda elli yedi yıl süren hayatın boyunca her anlamda nevi şahsına münhasır bir sanatçı duruşu sergilemiş Hattat Fevzi GÜNÜÇ Hocamsın. 

Ben bu yazımda Nisan ayının 22’sinde kaybettiğim Fevzi GÜNÜÇ Hocamı ve Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin bu güne gelmesindeki rolünü sizlere anlatmak, onunla geçirdiğimiz yaklaşık 10 yıldan bahsetmek istiyorum. Dedim ya okuyan mutlaka eksik bıraktığım bir yönünü bulacaktır.

Fevzi GÜNÜÇ Hocam ile olan yakınlığımız aynı üniversitenin çalışanı olmamıza karşın çok eskilere gitmez. Onunla yollarımızın kesişmesi 2004 yılı sonlarına dayanır. Beni Güzel Sanatlar Fakültesi’nde kendisiyle buluşturan ve yakından tanıma fırsatını verip dost olmamızı sağlayan zamanın Üniversite Rektörü Prof. Dr. Süleyman OKUDAN olmuştur. Fevzi Hocam o zaman Fakülte’nin Dekan Vekilliği görevini yürütüyordu. Fakültenin kadrosunda 6 sı yabancı uyruklu olmak üzere 14 öğretim elemanı görev yapmakta idi. Dekan Vekili olarak Fakülteye atandıktan sonra hemen çalışmalara başlamış eğitim ve öğretime devam eden Geleneksel Türk Sanatları ve Seramik Bölümü’nün ardından, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nü aktif hale getirerek 2003-2004 eğitim öğretim yılında öğrenci alınmasını sağlamıştı. Beni de Fakülte’de görevlendirildikten kısa bir süre sonra Heykel Bölüm Başkanlığı görevine ardından da Dekan Yardımcılığı görevine atadı. 

Her ikimiz de daha önce aynı üniversitenin öğretim elemanı olmamıza karşın bir birimizi yakından tanıma şansımız olmamıştı. Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Heykel Bölümü’nün aktif hale getirilmesi noktasında gerek Rektörlük Makamının gerekse Fevzi GÜNÜÇ Hocamın istekleri, beni 2004 yılında Güzel Sanatlar Fakültesi’yle buluşturdu. Kısa zamanda Fevzi GÜNÜÇ hocamla aramızda, saygı, sevgi ve hoşgörüye dayalı sıkı bir dostluk oluştu. Kendisinin Fakültede, gerek fiziki anlamda gerekse akademik personelin gelişmesi noktasında sürekli projeler üreten bir yönü vardı. Ona göre Fakültemizin Ülke çapında sözü edilir hale gelebilmesi için akademik düşünen ve sanatçı yönü olan öğretim elemanları yetiştirilmesi çok önemliydi. Fiziki imkanlar nasıl olsa sağlanırdı. Hoca böyle düşünüyordu ama bir taraftan da 2400 metrekarelik alanda eğitim vermeye çalışan Fakültenin yeni bir binaya sahip olabilmesi noktasında Rektörlük Makamı ile de görüşmeler yapıyordu. Akademik personeli bir an önce yüksek lisanslarını tamamlayıp doktoraya başlamaları bu arada da yabancı dil çalışarak dil sorunlarını halletmeleri yönünde sürekli güdüleme gibi bir yönü vardı. Bu konuda gerekirse her türlü desteği verebileceğini bizlere sürekli söylüyordu. Bir taraftan Heykel Bölümü’ndeki çalışmalar devam ederken, Resim ve Grafik Bölümlerinin kurulması gerektiğini, bu bölümlere akademik personel kazandırılması noktasında ise bana iş düştüğünü söylüyordu. Zaten Heykel Bölüm Başkanlığı’na atadıktan 5 ay sonra yine beni Resim Bölüm Başkanlığına görevlendirip, Heykel Bölüm Başkanlığı’nı vekâleten yürütmemi istedi. Rektörlük Makamının akademik kadro desteğiyle Fakülte hızla güçlenmeye başladı ve öğretim elemanı sayımız giderek arttı. Kısa zamanda Heykel Bölümü’nde 6, Resim Bölümü’nde 7, Grafik Bölümü’nde ise 9 akademik kadroya sahip olduk. Bu arada eğitim ve öğretime devam eden bölümlere de kadro takviyeleri devam etti. 2007-2008 eğitim öğretim yılında Resim, 2008-2009 eğitim öğretim yılında ise Grafik ve Heykel Bölümlerine öğrenci almaya başladık.

Fevzi Hocamın Fakülteye ilişkin ileriye dönük böylesine düşünceleri varken asılsız suçlamalar nedeniyle 2005 yılının Kasım ayında Dekan Vekilliği görevinden istifa etmek durumunda kalması, Rektörlük Makamını üzdüğü kadar bizleri de üzmüştü. Ancak o hiçbir şeyin değişmeyeceğini, değişmemesi gerektiğini Fakülteye dört elle sarılıp çalışmamıza kaldığımız yerden devam etmemiz gerektiğini bizlere sürekli söyledi. Kendisi de hiç moralini bozmadı ve bizleri daha da motive etmeye başladı. Bir taraftan da projeler üreterek etkinliklere başlamamız gerektiğini söylüyordu. Sergiler, söyleşiler, workshop’lar bir birini izledi, Bugün geldiğimiz noktayı düşündüğümde yaklaşık on yıla sığan 60 sergi, onlarca söyleşi, onlarca workshop, onlarca konferans, 1 Uluslararası sempozyum, Güzel Sanatlar Fakülteleri Dekanları ve Konservatuar Müdürleri Toplantısı, Akademik Personellerin açtıkları yüzlerce Kişisel Sergi, gerek öğrencilerimizin gerekse hocalarımızın yurt içi ve yurtdışında almış oldukları ödüller.  

2007 yılı gerek Fakültemiz için gerekse Hocam için belki de heyecanların zirvede yaşandığı bir dönemdi. Önce Profesörlüğe, ardından da Fakülte Dekanlığına asaleten atandı. 2007 sonlarıydı, bir gün okula sevinçle geldi, Bölüm Başkanlarını topladı ve yeni Fakülte binamızın yapılması noktasında Rektörlük Makamı’nın start verdiğini, bir an önce diğer Güzel Sanatlar Fakülteleri binalarını incelememizi ve en mükemmel Güzel Sanatlar Fakültesi binasının nasıl olması gerekirse o yönde bilgilere sahip olmamızı bizlerden istedi. Herkeste bir heyecan başlamıştı. Bütün Bölüm Başkanları, hocaları ile toplantılar yapmaya, yapılan toplantıları ve sonuçları kendisine iletmeye başladı. Neredeyse her gün Bölüm Başkanları ile görüşüp çizdikleri taslakları inceliyor, aynı zamanda da eğitim ve öğretimde kullanılacak teknik donanımlar için ne gibi malzemelere ihtiyaç duyulduğunu belirlemeye çalışıyordu. Her gün yapılan toplantılar ardından, beklide hiçbir fakülte inşaatında uygulanmayan bir yöntemle tamamen hocalar tarafından çizilen fakülte binasının taslakları ortaya çıkmaya başladı. Taslaklar projeye dönüştü, her bölümün, neredeyse her hocanın odasına kadar proje üzerinde belirlendi ve Bölüm Başkanları tarafından imzalandı. 2008 yılında Bayram havasında yeni fakülte binamızın temelleri atıldı. Hocamın gününün neredeyse yarısı henüz temelleri atılan binada geçmeye başladı. Her sabah fakülteye gelmeden inşaata uğrar şantiye şefi ve ustalarla görüşür şöyle bir etrafı dolaşır ve fakülteye gelirdi. Öğlen olunca hızını alamaz bölüm başkanlarını toplar haydi inşaata gidiyoruz derdi. Şantiyede şantiye binasına girip planın karşısına geçer başlardı anlatmaya ve aynı heyecanı bizlerin de yaşamasını isterdi. Akşam mesai bitiminde tekrar uğrar bizim de arabamızın yönünü inşaat alanına çevirmemizi geçerken bir göz atmamızı isterdi. Bu davranışı inşaat bitene kadar bıkmadan devam etti. Bina şekillenmeye ve kendini göstermeye başladığı zaman elinde renk kartelaları, malzeme örnekleri vb. şeylerle çıkar gelir Bölüm Başkanlarını toplar ve binada kullanılacak malzemeler konusunda seçim yapılmasını isterdi.

Fakülte binasının her noktasına henüz inşaat aşamasında ayağının değdiğine inandığım Hocam, 2010-2011 eğitim öğretim yılında “biz bu binaya taşınacağız ama böyle kuru kuru taşınmak olmaz öyle bir taşınalım ki Selçuk Güzel Sanatları herkes bir yakından tanısın” demeye başladı ve kendisine farklı alternatif fikirlerle gelmemizi istedi. Bizler çalışmaya başladık. Önce uluslararası bir sempozyum ve sergi, ardından Güzel Sanatlar Fakülteleri ve Konservatuar Müdürleri Toplantısı, tüm Güzel Sanatlar Fakültelerinden dereceyle mezun olan öğrencilerin sergisi ve Uluslararası Baskı Resim Çalıştayı fikri kabul gördü ve çalışmaları başladı.   

2011 yılı Haziran, Temmuz aylarında taşınmayı düşündüğümüz binanın bazı bölümlerindeki gecikmeler nedeniyle taşınmamız gecikince fakültedeki heyecanda artmaya başlamıştı. Zira Ekim ayında yapılacak Uluslararası Güzel Sanatlar Sempozyumu ve ardından Kasım ayındaki Dekan ve Müdürler toplantısı ile Güzel Sanatlar Fakülteleri Derece Mezunları Sergisi yeni binamızda planlanmıştı. Gecikmeler oldu, heyecanlar yaşandı ama hocam hep sükûnetle “hepsi olur siz merak etmeyin çalışmanıza bakın” dedi. Dediği gibi de oldu.2011’in Eylül sonunda biz taşınmaya başladık. 15 gün içerisinde kimi zaman dışarıdan destekle kimi zaman hocalar kendilerinin kiraladığı kamyonetlerle, arabalarıyla, öğrencileriyle eşyalarını taşıdı ve 15 gün içerisinde tüm hazırlıklar tamamlanarak yeni binamızda Ekim ortasında sempozyumu ve sergiyi gerçekleştirdik. Bu arada hocam da bel ve boynunun ağrıdığını bizlere söylemeye başladı. Ancak yorgunluktan olabileceğini söyleyerek ısrarlarımıza rağmen doktora gitmedi. Sempozyumu başarı ile gerçekleştirdikten sonra tekrar hadi hocam bir doktora görün dememize karşın O “şu dekanlar toplantısını da yapalım söz gideceğim” dedi. Kasım ayında toplantıyı da atlattık Hocam doktora gitti. Bir süre sonra da hastalığı ortaya çıktı.

Hastalığı süresince yaşamdan ve Fakülteden hiç kopmayan Hocamın, hastalığının ilk ortaya çıktığı dönemde edindiğimiz bilgiler onun kısa bir ömrünün kaldığı yönündeydi. Tedavi sürecine başladığı günden yatağa bağlı kaldığı 6 Aralık 2013 tarihine kadar bir gün olsun fakülteye gelmediği gün olmadı. Kemoterapisini aldı kalkıp Fakültesine geldi. Hayatında okula yönelik hiçbir değişim olmadı, projeleri yapmaya ve bizlere yaptırmaya devam etti. Mola yok dedi. Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’ne öğrenci alınması yönünde çalışmaları başlattı. 3 Yardımcı Doçent ve 2 Araştırma görevlisinin bu bölüme alınmasını sağlayarak YÖK e öğrenci alınması yönündeki teklifi sundu. 6 Aralık 2013 te yatağa mahrum kaldı ama biz okulda etkinliklerimize devam ettik. Hocamız durmak yok dedi. Fakülteye gelemediği her gün için yanına gidip yaşadıklarımızı anlattım. Anlattıkça aynı heyecanı gözlerinden okuyabiliyordum. Sanki onu hayata bağlayan Fakülte idi. 

Hasta yatağından 22 Nisan’da ölmeden birkaç gün öncesine kadar, bana her defasında Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’ne öğrenci alımı için YÖK’ e yazdığımız yazının sonucunu sordu. Keşke o yazı ölmeden önce gelseydi de ben de beklediği cevabı verebilseydim. Sen rahat uyu Hocam. Beklediğimiz o yazı geldi. Bu yıl öğrenci alıyoruz.     

Dergide bana ayrılan kısım bitti. Ben hala yazıyorum ama kesmek zorundayım. Fevzi Hocama ilişkin yazdığım bu kadarcık yazıdan umarım beni izleyenler anlayacaklarını anlamıştır. Onu bu kadarcık satırlarla anlatabilmek o kadar zor ki. Bugün 6 sı yabancı uyruklu 14 akademik personel ile devraldığı Güzel Sanatlar Fakültesi, 14.900 metrekarelik bir alanda, 1 Profesör, 3 Doçent, 22 Yardımcı Doçent, 16 Öğretim Görevlisi, 7 Araştırma Görevlisi ve 2 Uzman olmak üzere toplam 51 kişi ile eğitim ve öğretime devam edebiliyorsa Fevzi Hocama çok şey borçluyuz demektir…

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.