15 Mar

Şu ana kadar olan yazılarımızda diyabetin tarihçesi, tanımı, tanısı ve şeker hastalığı için riskli kişiliklerden bahsettik. Okurlarımızın diabetes mellitus(şeker hastalığı) konusunda farkındalıklarının artmasını istemekteyiz.  

Neden mi?  

Çünkü şu an dünyadaki şeker hastalarında her 12 dakikada bir felç, her 19 dakikada bir kalp krizi, 19 dakikada bir ayak-bacak kesilmesi, 60 dakikada bir böbrek yetmezliğine bağlı yeni diyaliz vakası, 90 dakikada bir yeni körlük vakası yaşanmaktadır. 

Diyabet pankreas adacık hücrelerinin ilerleyici kaybı ve zamanla tedavide ilaç dozunun artırılması ihtiyacı gösteren kronik ve progressiv(ilerleyici) bir hastalıktır. Kontrolsüz kalırsa yükselen HbA1c(son üç aylık şeker ortalaması) seviyeleri makro ve mikrovasküler(büyük ve küçük çaplı damarlar) komplikasyonları arttırır. Koruyucu stratejiler diyabete bağlı komplikasyonların oluşumunu geciktirebilir veya yavaşlatabilir. 

Tip 2 diyabet tam olarak kompanse olmuş insülin dirençli durumdan IGT(bozulmuş glukoz toleransı) ve açık tip 2 diyabet ile ortaya çıkan devamlı ve aralıksız bir bütünün ucundadır. Tip 2 diyabeti karakterize eden metabolik defektler üçlemesi; insülin direnci, insülin üreten pankreas adacık hücrelerinde bulunan beta hücrelerindeki fonksiyon bozukluğu,ve uygunsuz biçimde artmış karaciğer glukoz (şeker) üretimidir. Tip 2 diyabetin doğal gidişi direk olarak bu üç defektin birbirleriyle olan ilişkisini yansıtır. Birincil ve en erken ortaya çıkan patolojik lezyon insülin direncidir ve beta hücresi normalden fazla miktarlarda insülin salgılayarak kompanzasyon görevi yapar. İnsülin direnci kompensatuvar hiperinsülinemi(kanda yüksek seviyede insülin bulunması) ve hafif yemek sonrası hiperglisemiyi (kanda yüksek şeker seviyesi) IGT’yi karakterize eder. Bununla beraber zamanla beta hücreleri yetersiz kalmaya başlar ve rölatif insülin eksikliği ortaya çıkacağı için açlık hiperglisemisi ve tamamen belirgin olan tip 2 diyabet gelişir. Ayrıca zamanla insülin seviyeleri düştüğü için insülinin hepatik (karaciğer) glukoz üretimi üzerine olan baskılayıcı olan etkisi de düşer ve belirgin açlık hiperglisemisi ortaya çıkar. Hastalığın daha da ilerlemesi mutlak insülin eksikliği ile belirgin hale gelir. Obezite, yaşlanma, erişkin dönemlerde kilo alımı ve fiziksel inaktivite diyabetin doğal gidişi üzerine etkisi olan ve ilerleyişini her noktada etkileyen çevresel faktörlerdir.  

Yüksek riskli kişilerin erken dönemde ortaya çıkarılabilmesi için hastaları IGT açısından taramak muhtemelen en iyi yol olacaktır.  

 Çünkü tip 2 diyabetin doğal gidişi içerisinde postprandial hiperglisemi (yemek sonrası şeker yüksekliği) tipik olarak açlık hiperglisemisi ortaya çıkmadan önce oluşmaktadır.  

Diyabet ortaya çıkmadan önce müdahalede bulunmanın ve hastalık ortaya çıktıktan sonra da agresiv tedaviye başlanmasının potansiyel yararları çok fazladır. IGT si olan hastaların ortaya çıkarılması ve tedavisi makrovasküler hastalıkların ve tip 2 diyabetin görülme sıklığını azaltacaktır.

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.