15 Apr

Genel kabul görmüş bir tarife göre kültür: bir toplumun yaşam biçimidir. Toplumun gündelik işlerini tanzim tarzı hayatiyetini sürdürürken kullandığı üslup yöntem ve araçlar bu tarifin içine girmektedir. Diğer bir görüşe göre kültür: teknik, iktisadi, içtimai, siyasi ve fikri formasyonu ihtiva eden kendini bilme hareketidir. Kültür bir milletin dini inancıdır,  konuştuğu dilidir, millet sevgisidir, tarih bilgisidir, birikimidir, değer hükümleridir. Örf ve adetleri, gelenek ve görenekleridir. Nihayet kültür, bir milletin yaşama tarzıdır.      

Yeni bir bin yılın ilk basamaklarını tırmandığımız bu günlerde özellikle toplumlar arasında görülen değişmenin hızlı boyutunu fark edememek mümkün değil. Anlayışların, düşüncelerin yeniden şekillendiği çağımızda kültürel anlamda belirginleşen oluşumlar ise hiç de yabana atılacak gibi görünmüyor.  Yakın çevremizde, aile hayatımızda çalışma ortamımızda olup bitenler bizi her şeyi yeniden düşünmeye, yeniden bir değerlendirme yapmaya zorluyor. Şehirde de bulunsak, köyde de yaşasak bu kavram ile karşılaşıyor, unsurları ile birlikte oluyoruz. Hayatımızın hemen hemen her bölümünde sosyal yaşantımızın bütün dilimlerinde bu kelime ile karşılaşıyoruz.

Değerli dostlar! Sadece yazılı basınımız da, gazete ve dergilerde konu ile ilgili araştırma yapan uzmanların dilinde ve kaleminde değil, televizyon ve radyo kanallarında sıkça duyduk bu kelimeyi. Toplumun hemen hemen her kesimindeki insanların hayatlarında yer aldı kültür. Yıllarca kültürün nasıl bir şey olduğunu anlamaya ve onu tanımaya çalıştık, etkisinden ve gücünden bahsettik. Kültürümüzü ve medeniyetimizi nasıl muhafaza edebileceğimizi ve gelecek nesillerimize bu değerleri nasıl aktarabileceğimizi tartıştık. Ona kimi zaman sempati ile kimi zaman da antipati ile yaklaştık. Birçok tanımıyla karşılaştığımız kültürün uzmanlarca yapılan ve kabul edilen tarifinde bir insan topluluğunun kendi tarihine sahip çıkması ve bu şuuru devam ettirip ileriki tarihlere taşımasıdır. Kültür bir milletin dini inancıdır, konuştuğu dilidir, millet sevgisidir, tarih bilgisidir, birikimi ve değer hükümleridir; örf ve adetleri, gelenek ve görenekleridir. Nihayet kültür: bir milletin yaşama tarzıdır. Bizi biz yapan değerlerimizdir.      

Kültür, bir milletin varlık göstergesidir. Kültür, belirli bir yerde birlikte yaşayan belli bir toplumun yaşayış şeklidir. Bu kültür onların sanatlarında, sosyal sistemlerinde, alışkanlıklarında, adetlerinde ve geleneklerinde yaşamaktadır. Aynı kültüre sahip olanlar birlikte yaşayan ve aynı dili konuşan insanların, başka dili konuşan insanlardan farklı bir şekilde düşünmesi, hissetmesi ve onlardan farklı heyecan duyması demektir. Cemiyetle kültür arasında çok sıkı bir bağ vardır. Sosyal yapı ile kültür bir gerçeğin iki yüzü gibidirler. Sosyal yapılar mevcut kültüre göre şekillenirken kültür de içinde bulunduğu çevreden sürekli etkilenir. İnsanları zaman ve mekân içerisinde birleştiren ortak noktaların bulunması millet olmanın en önemli özelliğidir. Bunu sağlayan ise kültürdür.

 Muhakkak ki kültürün meydana çıkmasında bütün insanlığın payı vardır. Kültür, medeniyetlerin ileri ve güçlü olduğu ülkeler, sosyal ve kültürel temaslara açık ülkelerdir. Sosyal ve kültürel münasebetlere kapalı ülkeler gelişememişlerdir.      

Türk kültürünün ortaya çıkış sahası Türk kavimlerinin anavatanı olan Orta Asya’dır. Orta Asya, coğrafi yönden Türk kültürünün ana kaynağıdır. Hun, Göktürk ve Uygur Türk devletlerinin meydana getirdiği kültür, Orta Asya Türk kültür ve medeniyetinin ana temelini oluşturmuştur. Göktürkler döneminden kalan Orhun Kitabeleri o dönemin kültürünü yansıtan birer kültür hazineleridir. Bu dönemin kültür ve medeniyeti ‘’Bozkır Kültürü’’ Bozkır Medeniyeti ve atlı göçebe kültürü şeklinde isimlendirilmektedir. Türklerin İslamiyet’e girişleri ile birlikte Türk Kültürü de evrensel bir boyut ve yeni bir çehre kazanmıştır.      

Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya ayak basan Türkler Anadolu’yu bir uçtan bir uca disiplin altına aldılar. Komşu milletlerin gıpta ettiği bir düzen kuruldu. Saray, medrese, han, hamam, yol, kervansaray, hastane, köprü, türbe ve camiler inşa edildi. Bugün dahi gururla seyrettiğimiz muazzam bir bayındırlık hamlesi gerçekleştirildi. Bu eserler yapılırken daha önce Anadolu’da hüküm sürerek eserler bırakan milletlerin eserlerine de saygı gösterilip aynı şekilde korundu. Türk milleti fethettiği ülkelerde hâkimiyet kurarken daha önce meydana getirilmiş olan medeniyetlere saygı duymuş, diğer milletlerin din, dil, örf ve adetlerine büyük bir müsamaha göstermiştir. Yüzyıllar süren hoşgörüye dayalı barış içerisinde bir beraberlik sayesindedir ki Türk kültürü emsalsiz bir boyuta ulaşmış ve tüm dünyanın kıskançlıkla izlediği bir kültür abidesi haline gelmiştir.

Sevgili dostlar! Nihayetinde kültür bir yaşam tarzıdır ve korunması gereken bir olgudur. Tedbir ve gerekli itinayla gelecek nesillere miras olarak bırakılmalı ve milli kültür varlıklarımızın korunması şarttır. Yeni bir konuyla buluşmak ümidiyle, esen kalın.      

Değerli dostlarım! Bu yazımı canımdan çok sevdiğim 03.06:2013’te hakkın rahmetine kavuşan kardeşim Aziz Durak’a ithaf ediyorum.     

Selam ve dua ile…

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.