15 Apr

Hoşgörü; her şeyi anlayışla karşılayarak olabileceği kadar müsamahalı davranmak, değişik din, dil, inanç, mezhep ve anlayış sahibi insanların varlıklarını kabul etmek farklılıklara tahammül göstermek vb anlamalara gelir. Ancak hoşgörü geniş kapsamlı ve değişik şekillerde değerlendirilebilen bir kavram olduğu için; mutlaka sınırlarının belirlenmesi gerekir. Zira insanın karşılaştığı veya şahit olduğu olumsuz eylem ve davranışlara karşı duyarsız kalması, dini açıdan onaylanabilecek bir durum değildir. Kimden gelirse gelsin haksız ve çirkin davranışlara aldırış etmemek, onları görmezlikten, gelmek, hoşgörü göstermek; doğru güzel hak ve adalet gibi değerlerin aşınmasına yol açabilir. Bu nedenle hoşgörü hiçbir zaman sınırsız bir merhamet ve anlayışı olarak görülmelidir. 

Örneğin kişi şahsına karşı işlenen suçlarda suçluyu affedebilir, şahsına karşı işlenen kötü bir davranışı, hoşgörüyle karşılayabilir. Fakat bir davranış veya eylem, toplumun hukukuna, başka bir ifade ile kamu mallarına zarar veriyorsa, bu davranışa müsamaha göstermek toplumun hukukunu çiğnemek demektir. Bu noktada kasıtlı ve kötü niyetle yapılan negatif davranışlarla, yanlışlık veya cehalet sonucu sergilenen davranışları da bir birinden ayırmak önem arz etmektedir. Hoşgörü kavramının doğru anlaşılıp uygulanamasın da bir Müslüman için en doğru rehber, Kur’an ve sünnettir. Kur’an ve sünnet ölçeğinde konuya baktığımızda, bütün insanlık için rahmete vesile olacak en güzel hoşgörü anlayışının ipuçlarını elde etmiş oluruz. 

Değerli okurlarım hoşgörü kavramını doğru anlayan ve özümseyen kişi evinde eş ve çocuklarına; oturduğu mahallede komşularına; iş yerinde iş arkadaşlarına okulda öğretmen veya öğrencilerine kısaca karşılaştığı ve muhatap olduğu bütün insanlara karşı ve muhatap olduğu bütün insanlara karşı anlayış ve hoşgörü içerisinde hayatını idame ettirir.

Kuşkusuz insanların birbirlerini daha az anladığı farklı görüşlere tahammülün azaldığı ve çeşitli sebeplerle çatıştığı günümüzün dünyasında barış ve hoşgörü sevgiye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır. bu hoşgörü ise sadece bizlerin değil, bütün insanlığın da ihtiyacı vardır. Cennet mekan atalarımız bu eğnin hoşgörü anlayışından dolayı, kimsenin ne diline ne dinine karışmamışlardır. Dünya’ya hakim olmuşlardır. kuran-ı kerim’dir. Rabbimiz şöyle diyor ’’de ki; hak rabbinizdedir. Artık dileyen iman etsin dileyen inkar etsin.’’ Bu şu demektir, İslam da Tebug ama zorlama yoktur. 

Sevgili dostlar öz değerlendirmemizi koruyarak, farklılıkları barış içinde bir arada yaşatabilmemiz için yepyeni bir formül ve anlayışa her zaman kinden daha çok ihtiyacımız vardır. Bu formül ise İslam’ın temel prensipleriyle tarihi birikiminde teorik ve pratik olarak mevcuttur. Yapılması gereken, hoşgörü ve sevgiye dayanan inanç ve kültürümüzü, eğitim ve öğretim yoluyla nesillerimize aktarmaktır. 

Değerli dostlarım hayat devamlı aynı çizgide seyretmez; zaman zaman bizi üzecek ya da sevindirecek inişler çıkışlar olabilir.  Canımızı sıkan herhangi bir olay karşısında göstereceğimiz öfke ve hırçınlık, işlemlerimizi daha da zorlaştırabilir. Bu gibi durumlarda sabır göstermek öfkeyi yenmek ve olayları anlayış ve hoşgörüyle karşılamak işlemlerimizi kolaylaştıracak, problemlerimizin çözümüne katkı sağlayacak, problemlerimizin çözümüne katkı sağlayacak, başkalarıyla barış ve kardeşlik içerisinde yaşamanızı temin edecektir.

Hoşgörü ve anlayış eksikliğinin en önemli sebeplerinden birisi de, insanların kendi kendilerini sorgulamamalarıdır. Genelde insanlar, hatalarını görüp kabul etmek istemezler. Hatayı başkalarında ararken, nefislerini unutur ve kendilerini temize çıkarmaya çalışırlar. Bu husus “Kendisini beğenip temize çıkarmayın. Kimin takva üzere olduğunu da o, çok iyi bilir.”(Necm 32) Ayeti ile açıklık kazanmıştır. Bu nedenle kişi başkalarının kusurlarını araştırmak yerine, öncelikle kendi nefsinin muhasebesinin yapmalıdır. Böyle bir davranış, kişinin hoşgörü sahibi olmasında çok önemli bir rol oynayacaktır. İnancımız gereği insanların kusur ve ayıplarını araştırıp bunları insanların kusur ve ayıplarını araştırıp bunları ortaya çıkarmak yasaklanmıştır.

İnsanlar arasındaki sevgiyi zedeleyen, hoşgörüsüzlüğü körükleyen, onları birbirinin aleyhine çeviren davranışlardan bir diğeri de kötü zandır. Kötü zan, bir kimse hakkında kötü düşünmektir, Kötü zan, dinimizde yasaklanmıştır. İnsanların şahsiyetlerini rencide edici söz ve davranışlarda bulunmak ta hoşgörüyü ortadan kaldıran, sevgi ve diğer hoşgörüyü ortadan kaldıran, sevgi ve diğer hoşgörü prensibi de insanlarla alay etmemektir. 

Komşuya iyilik etmek, sevinç ve üzüntüsünü paylaşmak, ondan gelebilecek eziyetlere sabredebilmekte hoşgörülü olmayanın bir gereğidir. 

Değerli dostlar dinimiz İslam, evrensel ilke ve prensipleri olan bir dindir. Peygamber efendimizin (S.A.V) bizzat uygulayarak öğrettiği ve tebliğ ettiği İslam dini sayesinde; Tarih boyunca İslam toplumlarında, Müslümanlarla değişik din mensupları arasında genel anlamda bir sorun yaşanmamış; her din ve mezhep mensubu topluluk, kendi inançlarını, karşılıklı hoşgörü ve karşılıklı hoşgörü anlayışı içerisinde rahatlıkla yaşama imkanını elde etmiştir.

Sevgili dostlar dünyada hoşgörü ve anlayışı n yaygınlaşması, yerküremizin daha güvenli, huzurlu ve yaşanılır olmasını sağlayacaktır. Zira toplumda barışın sağlanmasında insanların, birbirlerine karşı hoşgörülü ve anlayışlı yaklaşmalarının rolü büyüktür. Bu konuda toplumun bütün fertlerine görev düşmektedir. Her bir fert, diğer bireyler karşı hoşgörülü davrandığı ölçüde anlayış görecek davranış ve düşünceleri diğerleri tarafından hoşgörüyle karşılanacaktır. 

Bu itibarla niyet ve düşüncede, “İncitmeme ve incinmeme ” anlayışına dayanan, pratikte ise “Yaratılanı yaratandan ötürü sevme” yi prensip haline getiren ve bütün farklılıklara rağmen birlikte yaşamayı sanata dönüştüren İslam’ın sevgi ve hoşgörü anlayışında bütün insanlığın ihtiyacı vardır. 


Değerli dostlarım bir başka sayıda farklı bir konuda yine buluşmak ümidiyle esen kalın...

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.