15 Apr

2.Bölüm 

Bir kertenkele vücudunu güneşe bırakıp ısındığı zaman çalgı sesi işitecek olsa derhâl hareket eder. Fakat bu hareketini kaçarak değil, sağ ve sol taraflarına devinmek ve kâh arkası üzerine yatıp, kâh karnını toprağa sürtmek tarzında gösterir. Bu da müzikten etkilenmesinden ileri gelmektedir. Garibi şudur ki, kertenkeleler her tür müzikten ve her türlü melodiden bir oranda etkilenmezler. Şiddetli ve boğuk sesler ve horoz sesi gibi birdenbire ve şiddetle oluşan sesler ve gayet hızlı çalınan çalgılar kertenkelelerin asla hoşlarına gitmez. Kertenkelelerin dikkatlerini çekecek nağmeler ağır çalınan şarkılar olduğu gibi, çalgı olarak ta ağır çalınan çalgılardan hoşlanırlar. Çok defalar görülmüştür ki, kertenkelelerin hoşlanacakları şekilde müzik yapılacak olursa, eski duvar kovuklarına gizlenmiş olan kertenkeleler, deliklerinden birer birer çıkıp sesin geldiği tarafa doğru yaklaşırlar ve müzik sona erince de geriye dönüp ağır ağır yuvalarına giderler. 

Müziğin inanılmaz etkisi, itaat altına alınmaları oldukça zor ve tehlikeli olan yılan ve benzeri vahşi ve zorlu hayvanların tavır ve hareketleri üzerinde meydana getirdiği değişiklik ile ortaya çıkmaktadır. Birçok kitap ve gazete yazarları bu konuda dikkat çekici ve önemli ilginç hikâyeler anlatmaktadırlar. 

Safiyüddin Abdülmümin (1222?-1294) zamanında Bağdat’ın din bilginleri halkın müzikle uğraşmalarını yasaklamışlardı. Abdülmümin bir gün Halifenin huzuruna çıkıp şöyle bir ricada bulundu: “Mûsikî şerif (kıymetli, değerli) bir ilim iken niçin halk bundan menedilir? Eğer itimadınız yoksa emredin bir deve getirip onu kırk gün bir yere kapatsınlar ve bu süre içerisinde deveye yem ve su vermesinler. Kırk gün sonra deveyi yerinden çıkarıp yemi ve suyu uzaktan deveye göstersinler eğer deve suya ve yeme yönelirse bilinsin ki bu ilim şerif bir ilim değildir. Mûsikî icra edildiğinde yem ve sudan başını çevirip musikiye yönelirse bilinsin ki bu ilim şerif ilimdir” der. Halife bu teklifi kabul eder ve bir deveyi kırk gün yem ve su vermeksizin bir yere kapatırlar. Kırk gün sonra Halife ve Bağdatın din bilginlerinin de hazır bulundukları bir yerde deveyi bulunduğu yerden çıkarıp yem ve suyu görmesini sağlarlar. Deve sabırsızlıkla zincirlerini koparıp yeme ve suya hücum ettiği sırada, Safiyüddin Mûsikî icrasına başlar. Mûsikîyi duyan deve yönünü müziğe doğru yöneltip tam bir huşu ve vecd ile durur ve müziği dinlemeye başlar. Bu arada deve ağlıyordu. Ne zaman ki müzik icrası durdu hemen deve yeme ve suya tekrar hücum etti. Deve tam suyu içecekken Safiyüddin bu seferde Zirgüle makamından bir musikî icrasına başladı. Deve suyu içmeden tekrar müziğin geldiği tarafa yönelip dinlemeye başlar ve yine gözlerinden yaşlar saçar. Üç defa bu uygulama tekrar edilerek devenin su ve yeme, müziği tercih ettiği apaçık görülür. Burada bulunanların hepsi hayretler ve hayranlık içerisinde kaldılar. Safiyüddin Abdülmümin den özür beyan ettiler. Bundan sonra Halkın müzik dinlemesine ve icrasına izin verildi. 

Müzik etkisiyle hayvanların yorgunlukları giderildiği hakkındaki inanç pek de yanlış değildir. Arapların şiirsel hayallerden olmak üzere bu konuda bir sözleri vardır ki, doğru olduğuna insanın inanacağı geliyor. Araplar derler ki; koyunları besleyen şey meralardaki yeşil çimenlerden çok çoban kavalıdır.

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.