15 Apr

1.Bölüm

 İnsan tabiatı gereği, mükemmel bir varlık olduğundan, duyguları, düşünce ve hatıraları önemlidir. Ayrıca kişiliğinin gelişmesi için de bu konuda hizmet verilmesi çok önemlidir. İşte zekâ ve çabuk kavrama açısından en gelişmiş bir mahlûk olan insanın müzikteki hakikatler ve inceliklere vâkıf olup, bundan etkilenip hoşlandığı ve hatta bu etki ve hoşlanmanın insanda bir takım enteresan haller ortaya çıkardığı da görülmektedir. 

Bir tarafta çalgı çalındığı sırada müziğin kendilerine, ya sıkıntı verecek derecelerde veya hoşnut edecek şekilde etki etmesinden, kaçmaya çalışmalarından veya müziğin yapıldığı yere yaklaşmalarından kısacası, cinslerine ve müzikten etkilenme derecelerine göre bağırmalarından anlaşılır. Şurası çok dikkat çekicidir: Her hayvan her tür müzikten aynı oranda etkilenmez. Meselâ hayvanlardan birinin bir çeşit müzikten hoşlanıp diğer çeşit bir melodiyi işitince olağanüstü sıkıntıya düştüğü söylenebilir. Hele bazıları hoşlarına giden nağmeleri hiç unutmayacak şekilde ezberleyip daha sonra o nağmeleri kendileri de tekrar etmeye başlarlar ki, sesleri taklit hususunda yeteneğin bu derecesi ancak bazı kuşlarda ve nadiren bazı hayvanlarda görülebilir. 

Birçok hayvanlar gibi kuşlardan da pek çokları müzikten hoşlanırlar. Bu bölümde birkaç tür kuşun isimleri ve- rilebilirse de, insanın en çok dikkatini çekenler kanarya kuşlarıdır. Bir kanarya kafesine yakın bir yerde müzik icra edildiğinde, bu güzel melodileri özel bir dikkatle dinler. Güya çalgıcılar ile yarışma yapıyormuş gibi ara sıra ötüp yine dinler. Müzik bitince derhâl kanatlarını çırpmaya başlarlar ki, bu hareketle de ne kadar hoşlanmış olduğunu ortaya koyar.

Fransa’nın “Navar” taraflarında bulunan askeri birliklerden birinde bir yüzbaşı kural dışı davranışlarda ve ceza gerektirecek kadar aşırılıklarda bulunduğundan yakalanıp “Bastille” hapishanesine konulur. Bu adam “ud” denilen çalgı ile müzik yapmaya çok meraklı olduğundan, hapiste bulunduğu süre içerisinde ud çalıp, şarkı söyleyerek vaktini geçirmesine izin verilmesini hapishane yetkilisinden rica eder. Yetkili de bu isteği uygun görünce derhâl bir ud bulup her gün bununla vaktini geçirmeye başlar. 

Aradan dört gün kadar geçtikten sonra, beşinci gün tutuklu yüzbaşı udunu tekrar eline alıp çalmaya başladığı sırada oturduğu odanın duvarları kenarındaki deliklerin her birinden birer fare baş gösterip yavaş yavaş dışarıya çıkarlar. Tavanlar ile köşelerde kim bilir kaç seneden beri çarşaf gibi gerilmiş olan örümcek ağları ortasından el kadar büyük birer örümcek çıkıp onlar da aşağıya inerler.

Gerek fareler ve gerek örümcekler ud çalan yüzbaşının etrafında bir halka oluşturmak suretiyle dizilirler. Özel bir dikkatle ve tam bir sessizlik içerisinde çalgıcıya doğru bakarlar. Tutuklu yüzbaşı bu hayvanların kendisine bu kadar yaklaşmalarından önce korkar. Daha sonra bunların çalgı dinlemek maksadıyla oraya kadar geldiklerini tahmin edince çalgı ve şarkısında devam eder. Epeyce bir müddet ud çalıp şarkı söyledikten sonra eğlenceye son verir. Müzik bitince fare ve örümcekler de bulundukları yerlerden deliklerine ve ağlarına çekilirler. 

Yüzbaşı iki gün udu eline almayıp boş oturur. Üçüncü günü çalgı ve şarkıya başlaması üzerine fare ve örümcekler tekrar birer ikişer gelip bir halka oluştururlar. Bu defa miktarlarının çok olması yüzbaşının ayrıca dikkatini çeker. 

Ud çalınırken bu hayvanların, yüzbaşının etrafında toplandıklarını hapishane anahtarcılarından biri de görür. Yüzbaşı bu anahtarcı aracılığıyla bir kedi getirtir. Kediyi bir demir kafesin içinde saklar. Fare ve örümceklerin yaklaşmalarından çok korkacak olursa derhâl kafesin kapağını açıp kediyi dışarıya salıverir ve bu şekilde tümünü ürkütürmüş.

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.