Rumkale'den bahsetmek istiyorum sizlere.
Adına kanıp da Akdeniz, Ege zannetmeyin. Gaziantep ili, Yavuzeli ilçesi, Kasaba köyünün yakınında Rumkale. Gaziantep şehir merkezine 62 km. Yavuzeli ilçesine 25 km. uzaklıkta. Merzimen Çayı’nın Fırat Nehri ile birleştiği yerde, dik kayalar üzerinde doğal yapı ile içi içe geçmiş bir abide.
Halfeti'ye düşen yolumuzda, Birecik barajının suları altında kalan bu yerleşim merkezini görmekti niyetimiz. Yeni Halfeti’yi geçip eski vestern filmlerinden sahneleri aratmayan dik bir yamaçtan aşağı doğru inmeye başladığımızda o muhteşem manzara karşıladı bizleri. Birecik Barajı, Fırat Nehri ve Rumkale.
Bilinen tarihi çok eskilere dayanıyor M.Ö. 855 Asurlularla başlamış, Yunanlılar, Suryaniler, Araplar, Persler, Mısırlılar, Sasaniler, Emeviler, Abbasiler ve Romalılar. Bu arada ilk defa Mısırlılar'ın adının geçtiği, fakat Kleopatra ile alakalı bir muhabbet duymadığım ilk yer burası.
Rumkale ve Halfeti’nin bugün sular altında kalma nedeni, Fırat Nehri'ne yapılan Birecik Barajı’nın kademeli yükselen suları.
Burada kendiliğinden oluşmuş tekne turizmine katkıda bulunmak ve sular altında kalan köyleri yakından incelemek maksadı ile hemen bir tekne kiralayıp gezmeye başladık. Kaptanımız bölge tarihi ve yakın tarih konusunda kendini bayağı yetiştirmiş bir arkadaş çıktı. Yaklaşık 1,5-2 saat arası süren bu seyahat ne mavi yolcuğa ne de bildik bir manzaraya benziyor.
Tekneyle ilk olarak Halfeti’nin önünden geçmeye başladık. Evler Halfeti'de birbirinin önünü hiç kesmiyor. Bu evleri Ermeni ustaları yapmış ve Fırat’a hakim yamaç üzerinde yapılan bu evlerin ön cephesi nehre bakıyor. Yarısı sular altında yarısı dışarıda kalmış evlerin arasından suyun içinden yükselen cami minaresini sorduk kaptana. Sular altında kalana kadar kullanılıyormuş. Her evin her yapının bir hikayesi var.
Çorak tepelerin mağaralarla dolu yamaçların arasında kaptan bizi kıyıya yanaştırdı ve mağaradan yapılma bir kiliseyi gösterdi. Bu dik yamaçlardaki mağaraların bir kısmı Roma döneminde mezar odaları olarak kayalara oyulmuş, bizlerde boş kalmasın diye ahır yapmışız.
Etrafı seyrederken kaptan “İşte Rumkale” diye seslendi. İlk başta ayırt edemedik. Kale mi var orada diye bakarken yaklaştıkça o siluetin bir kale olduğunu kesilmiş dev bir kayanın üzerine inşa edildiğini anladık.
Sarp kayalıkların üzerinde yükselen Rumkale, Fırat Nehri ile Merzimen Çayı'nın birleştiği noktada. Uzun uzun kaleyi inceledik teknenin içinden. Ya bu kale el yapımı değil deyip duruyorum. Bu kadar doğayla uyumlu mimari özelliğe sahip kale ilk defa görüyorum. Yarımada şeklindeki yüksek bir tepede kurulmuş. Yarımadanın karayla bağlantı kısmında da büyük bir uçurum açılmış. Kale doğal kayalığın dik olarak yontulmasıyla, doğal sur meydana getirilerek oluşturulmuş. Sonra bu doğal surun üstüne sur duvarı yapılmış. Uçtaki surlarda burçlar ve mazgal pencereler dikkat çekiyor.
Yukarı çıksak mı diye düşündük. Kaptan çok fazla bir şey olmadığını söyledi. Dik merdivenlerden çıkacakmışız. Tepede en dikkat çekici eserin kuyuymuş. Gerçekten çok büyük dedi. 8 m. genişliğinde ve 75 m. derinliğinde. Bu yamactan nehir seviyesine inen kuyu kalenin su ihtiyacını karşılamak üzere yapılmış. Basamaklarla iniliyormuş kuyuya. Bir rivayete göre gizli geçit görevi e üstlenmiş bu kuyu. Kaptanın anlattığına göre bir zamanlar Rumkale kralının Nergis adında bir oğlu varmış. Bu kuyuya sıkça inen Nergis, her seferinde sudaki aksinde kendini seyredermiş. Bir gün, sudaki aksini daha iyi görebilmek için kuyunun üzerine iyice eğilmiş, dengesini kaybederek önce kuyunun dibine sonrada Fırat’ın soğuk sularına karışarak boğulmuş. Efsaneye göre gencin boğulduğu yerde çok güzel bir çiçek açmış. Çiçeğin adına da ‘Nergis’ denilmiş.
İnsan böyle bir manzara karşısında ne hisseder ki diye sormayın, gidin kendiniz görün…