04 Mar
04Mar

Anlamaya çalışmayın bende iki yıldır anlayamadım ülkemizdeki modern futbolun nasıl bir şey olduğunu. 


Milli takımın Hollanda’ya 2-0 yenildiği maçtan sonra ne sistem konuştuk ne takviye. Sonra Estonya maçı. Emre gol attı Hamit kalkmadı, Umut gol attı taç çizgisine yattı, Selçuk attı millet haklıydı falan filan… Ne gruptaki diğer maçlardan haberimiz oldu, ne de geldiğimiz noktada ne kadar şansımız kaldığından. Zaten Türk futbolu öyle bir hale geldi ki ne skor ne sonuç önemli. Şu an tek önemli olan şey; Helal olsun sonunda diktik heykeli! 

Kadıköy Yoğurtçu parkına diktik hem de. Üç kez niyet ettik sonunda diktik. Türkiye’de ilk defa halen faal futbol oynayan bir oyuncunun heykelini diktik. Nereye kimin ne heykeli diktiği, ne amaçla diktiğine değil sözüm, heykel de senin tercihte. Ben tutup bahçeme Macar Takacs heykeli diksem kim ne diyebilir. Bu arada bilmeyenler için “Takacs, Macar ordusunda ast subaydı, sağ elinde bir el bombası patladığı için eli kopmuştu. Zayıf olan sol eliyle ateş etme alıştırmaları yapmaya başladı. 1948 yılındaki Olimpiyatlarda tabanca ile atış müsabakalarında iki altın madalya kazandı; 580 puan topladı. Bu puanlarla mevcut dünya rekorunu da kırmış oluyordu. 4 sene sonraki Olimpiyatlarda ise 579 puan toplayarak iki altın daha kazandı”. 

Veya Wilma Rudolph heykeli diksem bir araziye kim ne der. “Wilma Rudolph da tam 22 kardeşin 20.’siydi. Çocukluğunda çocuk felci geçirmişti ve sekiz yaşına kadar dayanaksız yürüyememişti. Bir bacağı neredeyse hiç tutmuyordu. Ama sebatla çocuk felcini yenmeyi başardı ve olimpiyatlarda üç altın madalyanın sahibi oldu.” 

Hadi canım bunlar da kim dediğinizi duyar gibiyim. Peki, Hakkı YETEN desem? Baba Hakkı desem hatırlarsınız belki. Hakkı Yeten 1910 da, Vadina, Bulgaristan da doğdu 1 yaşında iken ailesi İstanbul'da Beşiktaş semtine yerleşti. Babası Binbaşı Mahmut Nedim Bey 1914'de 1. Dünya Savaşı'nda şehit düşünce o da asker olmaya karar verdi. 5 kardeşiyle birlikte yaşam savaşı veren Hakkı Yeten askeri okula yazıldı. Bu dönemde Beşiktaş Muradiye semtinde futbola başladı. Maltepe, Halıcıoğlu ve Kuleli askeri takımlarında oynadı. Beşiktaş Futbol Şubesi’nin kurucusu Şeref Bey tarafından Siyah-Beyazlı renklere kazandırıldı. Bu arada askerlik mesleğini bırakarak 1937 yılında Hukuk Fakültesi'ni bitirdi ve avukat oldu. Karagümrük’ de oynadığı dönemde ilk yarısına yetişemediği Bozkurt maçına ikinci yarıda girerek 6 gol atmış ve takımının 6-3 galip gelmesini sağlamıştı. Beşiktaş formasıyla gol kralı da oldu. İngiliz Arsenal'den teklif aldığı ancak kabul etmediği söylenir. Oynadığı 439 maçta 382 gol kaydederek Beşiktaş 'ın en golcü futbolcusu olmuştur. 1948 yılında (38 Yaşında) bir maçta taraftarın onu ıslıklamasından sonra "Bu formayı bana taraftar giydirdi. Şimdi onlar isteyince de çıkarırım “diyerek futbolu o maçta bırakmıştı. İlginç dediğinizi duyar gibiyim son bir örnek. Zeki Rıza Sporel “1898 de doğdu 17 yaşında Fenerbahçe A takımına girdi. Takımın formasını 19 yıl boyunca giydi. 352 maçta 470 gol attı. Milli takımın ilk golcüsüdür. Milli takım formasını 16 kez giydi. 10 kez kaptanlık yaptı. 26 Ekim 1923'te Romanya ile oynadığımız ve 2-2 berabere kaldığımız ilk milli maçımızda 2 golümüzü de atmıştır. Milli takımın Finlandiya'yı 4-2 yendiği maçta Türkiye'nin 4 golünü de atarak bu konudaki rekoru uzun süre elinde tuttu. Futbolu 1934'te bıraktı. Soyadı kanunu çıktıktan sonra, soyadı bizzat Mustafa Kemal Atatürk tarafından verilmiştir. Tenis dalında Türkiye'yi temsil etti. Yöneticilik yaptı. Su sporları Federasyonu ve Fenerbahçe Spor Kulübü başkanlıklarında (1955-1957) bulundu. Türk futbol tarihinin en iyi 11'ine seçildi. 1921 yılında Galatasaray'ın yurtdışı turunda Galatasaray forması ile mücadele etti, Werder Bremen, FC Köln, FC Saarbrücken ve FC Lausanne Sport maçlarında fileleri havalandırdı.”

 Neyse bunlar geçmişte kaldı gelelim konumuza. Aylarca içeride yatan bir kulüp başkanı çıkıyor gündeme dair çarpıcı ve önemli açıklamalar yapıyor tık yok. Şampiyonlar ligi ve UEFA grupları belli oldu kime ne. 4 büyükler seyircisiz oynuyor, kombine sahipleri televizyondan maç seyrediyor bize ne. Gelelim asli konumuza. 

Sadece bir fikir, katılıp katılmamak sizin tercihiniz; 

Ihlara vadisine Polat ALEMDAR, Nişantaşı’na Behlül, Etilere Ajdar, Trabzon’a Hami MANDIRALI yanına Mustafa KANDIRALI. Bitmedi Kumkapının ilk girişine Nesrin TOPKAPI, ikincisine Nurhan DAMCIOĞLU, üçüncüsüne Huysuz Virjin, dördüncüsüne Asena, Kızılay meydanına Ankaralı Turgut, survivor adasına Nihat DOĞAN, Lig TV kapısına Hakan ŞÜKÜR, Avrupa yakasına kapıcı Gaffur, Anadolu kavağına da Orçun heykeli dikelim lafı sözü bitsin.  Belki bir gün sizin de heykelinizi dikerler kim bilir, elinde kumandayla spor programı niyetine seviyesiz tartışmalara sabrederken. Asıl heykeli dikilecek sözde sıradan, özde vatandaş olarak.

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.