Aşkı uğruna Konya’ya yerleşen sanatçı Tetiana Georgiu Tümer, sanatsal faaliyetlerine burada devam ediyor. Ukraynalı güzel gelin Tetiana ile hem sanatı hem de evlilik hikâyesini konuştuk…
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ukrayna’nın Luhansk bölgesinde doğdum ve büyüdüm. Ortaokul ve lise yıllarında okul derslerinden sonra çocuk ve gençlere yönelik sanat okuluna giderek 5 yıl boyunca sanat eğitimi aldım.
2001 yılında Ukrayna’nın en yüksek seviyede sanat eğitimi veren ve sanat konusunda ülkenin bir numaralı üniversitesi olan Ulusal Resim, Mimarlık ve Plastik Sanatlar Akademisi (NAOMA) seçmelerini kazanarak Kiev’de ileri seviyede sanat eğitimi almaya başladım. 6 yıllık eğitim programı süresince grafik-tasarım eğitimi, sulu boya, yağlı boya, kara kalem, pastel boya resim eğitimi, linocut eğitimi, gravür sanatı eğitimi, litografi eğitimi, introligasyon(sanatsal ciltleme bilim dalı) ve ileri seviyede bilgisayar destekli resim eğitimi aldım. Akademide eğitim aldığım esnada pek çok sergide eserlerim sergilendi, Kiev’de iki defa Kum festivaline kumdan heykellerimle katıldım.
Akademik eğitim sonrası karakalem ve bilgisayar destekli animasyon çizimi yaparak özel efekt ve karakter animatörü olarak çalışma hayatıma başladım.
Daha sonra kariyerime bir holdingde grafik tasarımcı olarak çalışmaya devam ettim. Uzun süre holdingde çalıştıktan sonra holdingden ayrılarak bir film yapım firmasında grafik tasarımcı ve özel efekt-karakter animatörü olarak işe başladım. Çalışma hayatım boyunca pek çok hikaye, şiir, puzzle ve boyama kitabı için illüstrasyon çizimi çalışmam oldu.
2012 yılında Ukrayna’dan ayrılarak Türkiye’ye geldim. Türkiye’ye geldikten sonra büyük bir ciddiyetle yağlı boya resim sanatına başladım. Bugüne kadar başlıca Ankara, İstanbul, İzmir, Çanakkale, Mersin ve Samsun olmak üzere Türkiye’nin pek çok şehrinde yağlı boya eserlerim sanatseverler tarafından beğenilerek satın alındı.
Tuvalle, boyalarla tanışmanız nasıl oldu?
Sanat okulunda tanıştım ama ilk özel bağımsız çalışmamı çocukken yaptım. 16 yaşındaydım. Lisede kendimiz seçerek bir meslek öğreniyorduk. O zaman ben bebek öğetmenliğini seçtim. Uygulamada kreşe gidiyorduk ve çocuklara bakıyorduk. Kreşte sanat okuluna gittiğimi öğrendiler ve benden iki büyük tablo istediler. Parmak Kız illüstrasyonu (Hans Christian Andersen’in eseri)- benim ilk ciddi çalışmamdı.
Profesyonel anlamda ne zaman üretmeye başladınız?
Profesyonel anlamda yağlı boya resim yapmaya Türkiye’de başladım.
Eşinizle nasıl tanıştınız?
Dil öğrenme sitesinde. Ben o dönemde İngilizce öğreniyordum, o da Rusça öğrenmeye başlıyordu. Bir kaç kez birbirimize tercüme de yardım ettik. İlk kez Kiev’de görüştük. Eşim Kiev’e “Dinamo Kiev- Beşiktaş” maçı için gelmişti. Ben onu şehirde gezdirdim. Çok üşümüştü)))))
Türkiye’ye alışma süreciniz zor oldu mu, en çok nede zorlandınız?
Çok zordu! Hatırlamak bile istemiyorum. Tanıdık kimse yok, dil yok, bütün hayatım sıfırdan başladı. Kendimi çocuk gibi hissediyordum.
Bir sanatçı için Türkiye’de nerelerden ilham almak mümkün?
Oooo! Türkiye’de her yerde ilham. Pamukkale, Kapadokya, amfi-tiyatrolar, harabeler, denizler, doğa, parklar. Parkları nasıl suluyorlar? Su damla damla yeşil otlara düşüyor ve güneşten gökkuşağı gözüküyor.... İlham her yerde onu sadece görmek istemek lazım.
“Türkiye’de yaşamak” dendiği zaman aklınıza neler gelir?
Deniz aklıma geliyor. Ukrayna’da Türkiye dendiğinde herkesin aklına deniz gelir diye düşünüyorum.
Ukrayna size neyi hatırlatıyor?
Ailem. Ailemi doğal olarak çok özlüyorum.
Resim yaparken neler hissediyorsunuz?
Resim yaparken tabloya gidiyorum ve tablonun içindeyim. Gerçek hayatın bütün problemleri geçiyor. Eğer gerçek hayatta kafanıza takılan bir şey varsa resim çizin. Bunu herkese tavsiye ediyorum.
Size Türkiye ile ilgili bir resim yap deseler ilk kullanacağınız figür ya da tema ne olur?
Daha çok manzara geliyor. Harabeler ve deniz. Onları çok sevdim.
Konya hakkında ne düşünüyorsunuz?
Konya ile diğer şehirler arasında ayrım yapmıyorum. Sakin bir şehir. Burası çocukları büyütmek için çok güzel. Her şeyi var. Çok heyecanlıyım. Bilim Merkezi’nden, 80 binde Devr-i Alem Parkı’na, Kelebekler Vadisi’nden Şehir Parkları’na. Konya Belediyesi’ne çok müteşekkirim.
Türkiye’de takip ettiğiniz ressamlar var mı?
Yok. Kimseyi takip etmiyorum. Zaman kendi resimlerimi çizmek için gerekli . Ama sergilerde ve internette Türk ressamların profesyonel tablolarını ve illüstrasyonlarını çok gördüm. Maalesef isimlerini söyleyemeyeceğim. Hala Türkçe isimleri öğrenmek bana zor geliyor.
Ülkemizin sanata olan bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ukrayna’da sanat yerinde durmuyor. Çok sayıda sanat okulu ve üniversiteleri var. Çocuklar sanatla küçük yaşta tanışıyor. Sanat ilkokulu bile var. Başlangıçta sanatın tüm stil ve metotlarıyla tanışıp öğreniyorsunuz ve daha sonra sanatınızı seçip onu iyice öğreniyorsunuz. İlk olarak herkes klasik tarzları ezberler ve daha sonra kendi yolunu geliştirir.
Geleneksel el sanatlarıyla ilgili örnekler görme fırsatınız oldu mu?
Ebru sanatı, tabak boyama sanatı, cam mozaik ve kaligrafi çalışmalarını görme fırsatım oldu.
Türkiye’de doğup büyümüş olsaydınız hangi sanat dalına daha çok ilgi duyardınız?
Ukrayna’dayken sadece Ebru sanatıyla karşılaşmadım ama bu 5 yıl önceydi. Sanırım şu anda Ebru sanatı da Ukrayna’da biliniyordur. Türkiye’de doğup büyüseydim yağlı boya, ebru, tabak boyama, cam mozaik ve kaligrafi sanatlarına ilgi duyardım. Aklıma ilk olarak bu sanatlar geliyor.
Konya’da Tüm Art diye bir de oluşumunuz var. Ve sloganı “Sanat kalbimizde.” Sanat gerçekten kalpten gelip, direk kalbe giden bir yol mu?
Elbette! Sanat kalpten gelir ve gelmelidir de. Daha başka bir şekilde nasıl olabilir ki? Bütün işlerimizi sevgiyle yapmamız lazım. Sevgisiz çiçek bile büyümez. Bir yerde güzel bir şey seyrederken hayat güzelleşmeye başlıyor.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Herkes resim yapabilir! Sanat ile ilgilenin! Bu size çok yeni duygular verir! Dünyaya daha farklı bakmaya başlayacaksınız!
Röportaj- Fotoğraf: Ahmet Çakır