15 May
15May

Konya’da tenise olan katkılarıyla adından söz ettiren, insanları raketle, kortla tanıştıran, onlara aslında pek de alışkın olmadığı tenise adet aşık ettiren bir isim. Defi Tenis Turnuvası’na sağladığı katkılarla da yine Konya’nın ismini farklı platformlarda duyuran Abdullah Yılmaz’la röportajımız..

Kendinizden bahseder misiniz? 

Tenis antrenörü ve beden eğitimi öğretmeniyim.  Uluslararası turnuva oynuyorum. Bu müsabakalarda da uluslararası derecem var. Oyunculuk kariyerime devam ederken bir taraftan da diğer görevlerimi sürdürüyorum. 13 Ocak 1988’de İstanbul Bakırköy’de doğdum. Babam subay olduğu için çok yer gezdim.  Bu sporla tanışmam da babam sayesinde oldu. O da teniste kendi yaş grubunda Türkiye şampiyonu. Babam beni küçük yaşlardan itibaren çok fazla spor dalına yönlendirdi ama teniste karar kıldım. Profesyonel seviyede oynamak için bir dala odaklanmak gerekiyor.  Farklı yerlerde oynadım. Babamın tayini Konya’ya çıktığı için buraya geldik. Burada Beden Eğitimi Spor Yüksekokulu’nda okudum. Şimdi de aynı bölümde yüksek lisans yapıyorum. Sistem Koleji’nde de beden eğitimi öğretmenliği yapıyorum. 

Konya’nın tenise ilgisi nasıl? 

Çocukluk dönemimden üniversite dönemine kadarki süreçte bile çok büyük gelişmeler oldu. Üniversiteyi bitirdiğim yıllarda ise merakın daha da arttığını, oynayanların çoğaldığını gördüm. Ben dahil diğer antrenör arkadaşlar da çok kişiyi bu spora başlattı ve yönlendirdi. Ama insanlar şunun eksikliğini çekiyordu; “Tenise başlıyoruz, oynuyoruz ama ondan sonra nasıl partner bulacağız.” Belli bir seviyeye gelince bu konular gündeme geliyordu.  Benim de öncü olduğum bir organizasyon başlattık. Defi tenis turnuvası. Herkes birbirine maç teklif ediyor,  sosyal bir ortam oluşuyor ve herkes yıl boyunca tenis oynamış oluyor. Ortaya böyle bir etkinliğin fikrini attık. Tenise başlattığımız, sevdirdiğimiz birkaç gönüllü de o organizasyona dahil oldu ve hala devam ediyor. 

Bu tür organizasyonlar tenise nasıl bir katkı sağlıyor? 

Böyle organizasyonlar öncelikle teniz oynamak isteyenlere, sevenlere güzel bir ortam sağlıyor. Şu an tenis oynayanların sayısında kayda değer bir artış oldu.   Onun dışında çocuklar için de çalışmalar yaptık. Çocuk yetiştirdik. Şu anda turnuva oynayan çok sayıda çocuğumuz var.  Elbette diğer büyükşehirlerle kıyaslayınca sporcu ve tesis sayımız az ama olumlu yönde ilerliyoruz. 

Tenise başlama yaşı yok diye biliniyor. Gerçekten de öyle mi? 

Tenisin belki de en güzel yanı bu. Başlama yaşı yok. Mesela babam tenis oynamaya 40 yaşında başladı. Teniste yaş kategorileri var. Diğer sporlarda öyle bir şansınız yok. Kendi yaş grubunuzdaki müsabakalarda milli olabiliyorsunuz. Milli takıma girip ülkemizi temsil edebiliyorsunuz. Bu da hedef belirleyip insanları motive edebiliyor. 

Tenisin hep pahalı spor olarak bilinmesi insanları uzaklaştırıyor mu? 

Türkiye şartlarına göre öyle gözüküyor.  Diğer spor dallarına göre öyle diyebiliriz.   Tesis açısından sıkıntı var. Ve en büyüğü kültür açısından sıkıntısı var.  İnsanlar tenis oynayım dediği zaman ne yapacağını bilmiyor. Ama futbolu, basketbolu nerede oynayacağını biliyor. Sokakta bir sürü alan bulabilir. Tenis sahası çok az. Konya’da benim bildiğim 3 tane kapalı kort var ve burası kış memleketi. İnsanlar oynamak istese bile oynayacak yer bulamıyor. Tesisi kullanamıyor.  Tenis futbol ve basketbol gibi bir spor değil. İlk önce eğitimini almak gerekiyor. Futbolu gider çocuğunuzla oynayabilirsiniz ama teniste öyle bir şansınız yok. Raketimi alayım, bir arkadaşımla korta gidip tenis oynayım diyemezsiniz. Çünkü top toplamaktan oynayamaz sıkılırsınız. 

Tenis nasıl bir kültür gerektiriyor? Tenis oynayan kişinin profili nedir? 

Türkiye’de tenis oynayan bir kişi mesleğini almış olsun yeterli.  Bu herhangi bir meslek olabilir.  İlla üst düzey bir mesleğe sahip olunması, yüksek meblağlarda para kazanan, şirketlerinizin olması gerekmiyor. Türkiye’nin pek çok yerinde tenis oynadım. Genelde tenis çevresi kaliteli olur.  Zaten başlı başına olayı da budur. Birbirine saygılısındır. Birbirine temas olmadan, sakatlanma riski çok az ve kaliteli bir ortama sahip olur. Tüm kulüplerdeki insanlar böyledir.  Ben hiç tenis ortamında kavga, dövüş, seviyesiz söylemler görmedim.   

Bugüne kadar Türkiye’den dünya çapında isim yapmış bir tenisçi çıkmadı. Bunun sebebi nedir? 

Çünkü Türkiye’de ki insanların gelecek kaygısı var. Çocuğum para kazansın derdi çok. Tenis de kazandırıyor fakat dünyanın en iyi 50 tenisçisi arasına girerseniz kazandırıyor. Ama 2. Ligde oynayan herhangi bir futbolcu teniste dünyada 200 numara olan bir sporcudan çok daha fazla para kazanabiliyor. İspanya’da sadece 4 milyon lisanslı tenis oynayan sporcu var. Dünyayı baz alırsanız ne kadar insanın arasından sivrilip çıkacak, dünyanın en iyileri arasında yerinizi alacaksınız.  Bu alana girebilirseniz o zaman milyon dolarlar kazanabiliyorsunuz. İnsanlarımız paraya daha kolay ulaşmak istediği için genelde çocuklarını daha çok futbol, basketbol, voleybol gibi dallara yönlendiriyor. Bir de şu açıdan sıkıntı var;  tenis kültürü yok, bakış açısı oluşturulmamış ve altyapı yok.  Türkiye’nin tenise uyarlanmış, çocuklar için ileriye yönelik çok iyi tenisçiler yetiştirecek sistemi yok. Genç nüfusu en çok olan ülkelerden biriyiz. Bunlar sağlansa, bizden de dünya çapında turnuva oynayacak tenisçiler çıkacaktır. 

İnsanlarda tenise başladıktan sonra ne gibi değişiklikler oluyor? 

Özellikle Konya için söyleyeyim. Turnuvalarda çok farklı kesimlerin birbiriyle tanışıp kaynaşması söz konusu oluyor. İnsanlar birbirlerini tanıyor ve kendi dallarında yine birbirlerine yardımcı oluyorlar.  İş hayatlarında hiçbir araya gelemeyecek aileler sosyal hayatlarında bir araya geliyorlar. Beraber şehir dışı turnuvalara gidiyorlar. Organizasyonlar yapıyorlar. Artık insanların bakış açısı sadece Konya değil Türkiye çapında gelişmeye başladı. İnsanlara ilk anlattığımızda bizi garipsiyorlardı ama işin içine girip tadına varınca olaya da farklı bakmaya başladılar.  Konya tenisi sevdi. 

Son olarak neler söylemek istersiniz? 

Tenis dendiği zaman sosyetik bir iş yapıyorsun algısı var.  Tenis bu hazzı yaşamak isteyenlerin yapacağı bir spor değil.  Tenis çok zor bir spor.  Özellikle profesyonellik evresi daha zor. Çok zevkli ama öğrenme evresi meşakkatli. Eğitimi alıp belli bir süreç geçirdikten sonra oynamaya başlayabiliyorsunuz.  Son yıllarda üniversiteler burs da vermeye başladı. Girdiğin turnuvalardaki seviyelerin ve başarılarına göre burs alabiliyorsun.  Amerika’daki üniversiteler bunu yıllardır yapıyordu. Üniversite takımında yarışacak düzeyde olduğun sürece ciddi burslar alınabiliyor. Bizim de teniste dünya çapında başarılara imza atmamız için yapabileceğimiz şeyler var. Bunları gerçekleştirdiğimiz takdirde hiçbir şey hayal değil.


Röportaj: Çiğdem Kurut

Fotoğraf: Beyzat Aksoy

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.