Bu yazımda pek çoğumuzun muzdarip olduğu sinüzitlerden bahsetmek istiyorum. Hepinizin “bu sinüsler ne işe yarar ki? Sinüsler olmasaydı sinüzit de olmazdı” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Aslında sinüsler, yüz, burun, gözler ve beyine komşulukları olan boşluklardır. Bir çift alnımızda frontal sinüs, bir çift yanak bölgesinde maksiller sinüs, bir çift burunun en gerisinde kafa tabanında sfenoid sinüs ve sayıları değişken olan gözlerimizin arasından geriye doğru uzanan 4-12 adet  ön ve arka etmoid sinüsler mevcuttur. Çeşitli hastalıklara neden olan sinüslerin faydalı görevleri vardır. Başın ağırlığını azaltmak, hayati öneme sahip olan beyin ve gözleri travmalardan korumak, sesin rezonansına katkıda bulunmak bunlardan bazılarıdır.

Sinüzit normalde hepimizde var olan sinüslerin enfeksiyonudur. Sinüslerin burundan havalanan delikleri vardır, bu delikten sinüs içerisindeki salgılar boşalır ve sinüs temizlenir. Bu drenaj tıkanırsa sinüs içerisinde salgılar birikmeye başlar, oksijen azalır ve enfeksiyonu oluşturan mikroorganizmalar için uygun bir besi ortamı oluşur ve sinüzitler meydana gelir. Sinüslerin drenajını bozan her türlü neden sinüzite yol açmaktadır. En sık görülen nedenler geçirilen üst solunum yolları enfeksiyonları ve alerjik reaksiyonlardır. Ne kadar sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdiğimiz düşünülürse sinüzitin niye sık görülen bir hastalık olduğu daha iyi anlaşılabilir. Sinüsler yeni doğanda vardır ve yenidoğandan itibaren sinüs enfeksiyonları karşımıza çıkabilir. En sık gördüğümüz şikayetler burun ve geniz akıntısı, öksürük, burun tıkanıklığı, yüzde hassasiyettir. Çok sık suçlanmasına rağmen baş ağrısı sinüzitte sanıldığı gibi sık görülen bir şikayet değildir. Özellikle çocuklarda ağız kokusu ve öksürük bizim karşılaştığımız şikayetlerdendir. Eskiden istenen direk grafilere artık pek ihtiyaç duymuyoruz. Direk grafiler bize tanı ve tedavide bir katkı sağlamadığı ve düşükte olsa radyasyona maruz kalındığı için kullanımı azalmıştır. Son yıllarda endoskop sistemlerindeki gelişmeler ve bu cihazların yaygınlaşması biz kulak burun boğazcıların sinüzite yaklaşımını değiştirmiştir. Endoskop dediğimiz burun içini ve sinüsleri büyüterek değerlendirmemize imkan sağlayan kameralar hem tanıda hem de cerrahi tedavide bizlere yardımcı olan aletlerdir. Tanı için en değerli yöntem direk ve endoskopik burun boşluğunun muayenesidir. Tanısı konan hastaların bulgularına göre tedavi planlaması yapılır. Öncelik her zaman ilaç tedavisindedir. İlaç tedavisinde antibiyotikler, burun spreyleri, antihistaminikler, balgam sökücüler, burun açıcı ilaçlar tek tek veya kombinasyonlar şeklinde kullanılır. Sinüzitlerin göz enfeksiyonları, körlük, menenjit, beyin apsesi gibi önemli komplikasyonları vardır. İlaç tedavisinden fayda görmeyen hastalara yada komplikasyon gelişen hastalara sinüs tomografisi çekilmesi altın standarttır. Bu tetkik ile tüm sinüsleri, doğuştan yada sonradan edinilen anormallikleri değerlendirmek mümkündür.

Cerrahi teknikler 90’lı yıllarda değişmeye başladı ve günümüzün modern endoskopik sinüs cerrahileri uygulanmaya başlanmıştır. Bu ameliyatlar burun içerisinden hiç dışarıdan kesi yapılmadan gerçekleştirilmektedir. Temel amaç sinüslerin havalanmasını sağlayan girişlerinin açılarak havalanma ve drenajının sağlanmasıdır. Hiç bir teknik masum değildir ve bazı istenmeyen durumlar ile karşılaşılabilir. Deneyimli ellerde komplikasyonlar çok sınırlıdır ve cerrahi yöntemler ile başarı %70-80’lerdedir. Hem akut sinüzit hem de kronikleşen sinüzit şikayeti olan hastalara bir kaç önerim olacak. Bu kişilerin bol su tüketmeleri ve solunum havasının nemlendirilmesi faydalıdır. Kirli hava ve sigara hem içenin hem de etrafındakilerin ve özellikle çocukluk çağı sinüzitlerinin önemli nedenlerindendir. Havuza ve denize girilmesi sinüzit için bir risk faktörüdür. Soğuk havalarda burun ve alın bölgesinin korunması faydalıdır. Konya ve çevresinde sinüzit tedavisi için bazı otlardan  hazırlanan solüsyonların buruna damlatılması gibi bir alışkanlık vardır. Bu içerisinde ne olduğu bilinmeyen solüsyonlar hastalarda körlük riski doğurmaktadır. 

Unutmayalım ki sinüzit tedavi edilebilen bir hastalıktır. 

Hepinize sinüzitsiz bir kış diliyorum...