“Yeni Türkiye”nin Sağlık’ta Yol Haritası!
Bu satırları, hemşehrimiz ve gururumuz Sayın Başbakanımıza arz-ı hâl için bir vesîle sayarak, TOBB Türkiye Sağlık Kurumları Meclis Başkanı sıfatıyla bazı hususları ifade etmek için bir fırsat olarak değerlendirmek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanlığımızdan almış oldukları brifingde sağlığın özel kesimine de mutlaka değinilmiştir. Ancak yine de bizim penceremizden de bir değerlendirme yapmak isterim. Muhterem Sare Davutoğlu hanımefendinin meslektaşımız olması hasebi ile yaşanan bazı sıkıntılara mutlaka yakinen vakıf olduklarını da tahmin ediyorum.
Sayın Başbakanım;
Ak Parti iktidarları her alanda olduğu gibi sağlık alanında da önemli atılımların olduğu yıllar olmuştur. “Sağlık sektörü” tanımını genel bir tanım olarak hem kamu hem özel kesimi kapsayıcı bir tanım olarak kullanmak istiyorum. Öncelikle, insanımızın hak ettiği hizmeti nereden alırsa alsın kaliteli olması, hizmet veren kurumun mülkiyet ayrımı olmaksızın standartlarının yüksek olması bu milletin ferdi olan herkese gurur vermelidir. Biz de bundan gurur duyuyoruz.
Bu değişim ve dönüşüm sürecinde özel kesime ilişkin seyir kısaca şu şekilde olmuştur:
Bu yeni dönemde yapılan değişikliklerle yeni yatırım izni, yeni branş ilavesi, teknolojik yoğunluklu cihaz ilavesi planlamaya tabi tutulmuş, Bakanlıkça kurulan komisyon marifetiyle süreç yürütülmeye başlanmıştır. Planlama bizlerin de desteklediği bir husus olmakla birlikte muhteva olarak istemediğimiz şekilde uygulanmıştır, halen de aynı şekilde uygulanmaya devam edilmektedir. Kastım şudur ki; sağlığın planlaması kamu-üniversite-özel kesim olarak üçlü saç ayağı şeklinde düşünülmeli iken, sadece özel kesimin ayaklarını bağlayan, kamu için hiç uygulanmayan, üniversitenin yine göz ardı edildiği kurallar silsilesi olarak işlemeye devam etmiştir. Halen de kısmî gevşeme olsa da genel olarak özeli kısıtlayıcı mahiyette devam etmektedir. Geçtiğimiz 4-5 yıllık dönemde özel kesimin geldiği nokta dağınık müessese modellerinden nispeten konsolide olmuş, tıp merkezi, genel hastane, dal hastanesi gibi sadeleşmeler yaşanmıştır. Bu iyi bir husus olarak görülebilir ancak bu sayısal azalışın arkasında SGK politikalarının da etkisiyle hazin bir çok batış hikayesi olması işin üzücü tarafıdır.
Sağlık Bakanlığı ile ilgili bu gelişmeler yaşanırken, SGK tarafında da ciddî savrulmalar yaşadığımız bir süreç olmuştur. Ülkemiz genelindeki hastanelerin önemli bir çoğunluğu SGK ile tek müşteri tarzında çalışmaktadır. Düzenli ödemeler nedeni ile işletmelerimiz için bu durum önemli bir avantaj olmasına rağmen, fiyatlama modelinde baştan beri yapılan yanlışlar nedeniyle ciddî sürdürülebilirlik sıkıntıları yaşanmaktadır.
SGK ile ilişkilerimizi de üç ana dönemde incelemek uygun olur:
Sağlık harcama bütçesinin şekillenmesi açısından prim toplamaya dayalı sistem temel alınmaktadır. Birçok sektörde kayıt dışılık sorununun tam olarak aşılamaması nedeniyle prim toplamada yaşanan zorluklar, aktüeryal dengede toplanan primlerin çoğunun emekli maaşlarına gidiyor olması, 1 çalışanın finanse ettiği kişi sayısının OECD ortalamalarının çok üzerinde olması gibi nedenlerle sağlık harcamalarına ayrılan bütçenin yıllardır sübvanse edilen bir bütçe olduğu tarafımıza iletilmektedir. Kamu sağlık hizmetlerine farklı kalemlerden sübvansiyon zaten mevcut iken özel kesim hizmetlerine uygulanan ödemelerin makul ölçülerde olmaması bizleri ciddî sıkıntılara sokmaya devam etmektedir. En son merhale EKK üyesi bakanlarımızın ve Başbakanlık Makamının bu konuda atacağı adımlar kalmıştır.
Konunun bir başka yönü de; hastadan aracı olarak SGK adına tahsil ettiğimiz bedel, neredeyse tamamı kayıt altına girmiş gelir kalemlerimizden oluşan doğrudan ve dolaylı vergiler, yine tamamı kayıt altındaki istihdamın getirdiği yükümlülükler ile kamu maliyesine önemli girdiler sağlayan özel kesim, şu an uygulanan modelden çok daha fazlasını hak etmektedir. SUT fiyatları 2007 yılından bu yana hiç artırılmamıştır. Her türlü işletme gider girdilerimizde ise yıllık düzenli artışlar olagelmiştir.
Geldiğimiz bu noktada, yayınlanan Başbakanlık genelgesi ile acil hastaların yaşadıkları mağduriyetler tamamen ortadan kalkmıştır. Kronik hastalıkların önemli bir bölümünde de “fark alınmayacak hastalıklar” grubu oluşturulduğu için yine mağduriyetlerin çok büyük oranda ortadan kaldırıldığını belirtmek isterim.
En kısa süre zarfında kendilerinden talep edeceğimiz randevu ile sıkıntılarımızı daha detaylı bir şekilde Sayın Başbakanımıza iletmeyi umuyorum.